Mart 29 08:53

Sn. Erdoğan’la İlgili Çok İbretli ve Derinlikli Bir Rüya ve İsabetli Yorumlar?

Sn. Erdoğan’la İlgili Çok İbretli ve Derinlikli Bir Rüya ve İsabetli Yorumlar?

Fatma BETÜL ERİŞKİN - 08.12.2017 - Konya

Rüyamda:

Hangar gibi, eski, simsiyah yağ ve kir dolu yıkık dökük bir yerde oluyoruz. Kendi aralarında yabancı dil konuşan, takım elbiseli onlarca insan da orada bulunuyormuş. Ben neden oradayım bilmiyorum çünkü hangarın etrafı boşmuş, herhangi bir yerleşim alanı falan yokmuş. Camları yarı kırık pencereye yaklaşıp içeriye bakıyorum ve R. Tayyip Erdoğan’ı da içerde görüyorum. Ellerini arkadan bağlamışlar, iki adet büyük tır lastiğinin içine, ahşap bir sandalye üzerine oturtmuşlar. 10 kadar AKP’li bakan, milletvekili vesaire kişi de kenarda durmuşlar, ellerinde çay, gazete tüm olanları gördükleri halde müdahale etmiyor ve hiçbir şey görmemiş gibi davranıyorlar. İçerde, İngilizce, Almanca, Fransızca konuşan onlarca takım elbiseli insan bulunuyor. Ben yabancı dil bilmediğim halde hepsinin konuştuğunu anlayabiliyorum. Bir kısmı: "Üzerine ve etrafına bolca benzin dökün ve bunu burada yakalım." diyorlar. Bir kısmı da: "Yakmaya gerek yok çünkü zaten artık bize bir zararı yok." diyorlar. Ben çantadan telefonumu çıkarıp Genel Kurmay Başkanlığını arıyorum ve: “Cumhurbaşkanın tehlike içinde olduğunu, acilen gerekli tedbirleri almaları lüzumunu” haber veriyorum. Benden derhal konum atmamı istiyorlar, konumu atıyorum. (Haritada Musul-Kerkük vesaire diye bir yerler çıkıyor.) Bana: “Güvenli bir yere çekilip kendilerini beklememi” söylüyorlar. Etrafta, geçip arkasına saklanabileceğim ne bir ağaç ne de bir yapı bulamıyorum. Bir süre bekliyorum ama içerde farklı ülkelere mensup olduklarını anladığım insanlar ne yapmaları gerektiği ile ilgili birbirlerine giriyorlar. İçlerinden bir tanesi elindeki kibriti yakıp R. T. Erdoğan’ın bulunduğu alana atıyor. Birdenbire alev çıkıyor. Ben Genel Kurmay Başkanlığını yeniden arıyorum ve bilgi veriyorum. Ama bu sefer telefonu Aziz Erbakan Hocamız açıyorlar. Bana: “Timin yolda olduğunu, yetişememeleri halinde, Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanının zarar görmesi ihtimali bulunduğunu ve derhal müdahale etmem lüzumunu” talimat buyuruyorlar. Ben: "Aziz Hocam, ben ne yapabilirim ki, elimde ne bir silah ne de o kalabalığa yetecek gücüm var." diyorum. Erbakan Hocamız: "Şu an içinde bulunduğun korku da tedirginlik de bir Müslümana yakışmaz. Müdahale etmemen halinde, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının başına gelecek her hangi bir zarar, bütün ümmetin enerjisini düşürmüş olacaktır. R. T. Erdoğan’ın ülkemiz ve İslam dünyasına bilerek ve bilmeyerek verdiği tüm zararlar Rabbimiz tarafından hem bu dünyada hem de ahirette elbette sorulacaktır. Fakat şuan yapılması gereken, kendisinin biran evvel kurtarılıp, görevinin başına geçirilmiş olmasıdır. Bunun için ne bir kalabalığa ne de bir güce ihtiyaç yoktur. Bu kuvvet, istiklal harbinde 14 yaşından 80 küsür yaşına kadar olan, farklı ülkelerdeki her mü'minin damarında dolaşan kanda, yani vicdanında mevcut olduğu gibi sizin damarınızda ve ruhunuzda da mevcuttur. “Bismillah” de ve kalk!" buyuruyorlar. Ne yapacağımı ve nasıl yapacağımı bilmeden kalkıp camları kırık pencereden içeriye giriyorum. Yangın yeri olmuş alana yaklaşıp, simsiyah bir dumanla yanan tekerlerin birini alıp yabancıların üzerine fırlatıyorum. O esnada Erbakan Hocamız yıkık dökük olan duvarda yansıma olarak beliriyorlar. Üzerlerinde Genel Kurmay Başkanı üniforması oluyor. Euzu besmele ile başlayıp: “Ve mekeru ve mekerallah, Vallahü hayrul makirin” ayetini okuyorlar. Sonra bana: “Sen simsiyah yanan diğer tekeri de, şu çay içip gazete basan ve Erdoğan’ın yakınları sanılan yalakaların üzerine at. Allah hem yüreklerine hem de bedenlerine ateş düşürsün; ki bunlar tüm mazlumların yüreğine, toprağına, namusuna, bayrağına ateş düşürmüştür. Kendileri bu zulmü yapanlardan daha zalimdirler." buyuruyorlar. İkinci tekeri de alıp bu kişilerin üzerine fırlatıyorum. Cumhurbaşkanı yarı baygın, vücudunun bir kısmı yanmış bir şekilde iken, ordu mensupları yetişiyorlar. Askeri bir ambulans helikoptere Cumhurbaşkanını taşıyorlarken, Cumhurbaşkanı gözlerini yarım açıyor ve Erbakan Hocamızla göz göze geliyor: "Kendi isteğimle ve nefsi heveslerimle içine girdiğim ve her an batmaya devam ettiğim bu bataklıktan kurtuluşum imkânsız. İsterdim ki, size ilk ihanet ettiğim güne dönebileyim. Ama maalesef bu mümkün değil. Ülkenin itibarını ve vatan bütünlüğümüzü korumak için çok geç kaldım." derken ambulansa taşınıyor. Erbakan Hocamız askerlere: "Bu görüntüleri kaydeden tüm mobese, gizli kamera her ne kayıt varsa yok edin. Cumhurbaşkanı’nı yarın görev saatine yetiştirin. Bu mesele duyulmayacak, bilinmeyecek." talimatını veriyorlar. Sonra ben birden kendi evime dönmüş bulunuyorum, sabah olmuş oluyor, FOX TV’de İsmail Küçükkaya’nın sabah programını izliyorum. Programda, Cumhurbaşkanı sabah canlı yayında bir açılışta oluyor. Her şey normale dönmüş görünüyor. Yalnızca elleri sargılı, yüzünün de bazı yerlerinde ara ara kara lekeler görünüyor. İsmail Küçükkaya’nın programında Erbakan Hocamızın: "Ey milletim, 40 seneden beri size konuşup durmaktayım. Ne olur bir defacık bile olsa beni Siyonizm'den önce siz anlayın. Ama maalesef siz anlayıncaya kadar onlar çoktan tedbirlerini almış olmaktadır. Siz anlamayıp sonunda yüzünüz gözünüz yara bere, kan revan içinde yine bize geliyorsunuz!" sözleri alt yazı olarak geçiyor. O şekilde uyanıyorum.

     

 

Te’vili: Çok hikmetli hakikatleri ve gizemli gelişmeleri içinde barındırmakla beraber; şimdilik sadece şunları hatırlatmalıyım:

Elbette dış güçler ve içerideki masonik-sabataist çevreler, ikbal ve imkân hırsıyla ayartıp Erbakan’dan kopardıkları; medya manipülasyonları ve din istismarıyla iktidara taşıdıkları Sn. R. Tayyip Erdoğan’a, maalesef çok derin tahribatlar ve çok tehlikeli icraatlar yaptırmışlardı. Şimdi aynı odakların ve içerideki uzantılarının, şantaj amaçlı belgeledikleri bütün bu yanlışlık ve haksızlıklarını bahane ederek Sn. Cumhurbaşkanının şahsında, Devletimizi yıkmaya ve Türkiye’mizi dağıtmaya yeltendikleri anlaşılmaktadır. Küresel Siyonizm’in baronları ve Erdoğan’ın etrafını sarmış bazı Bakanları, Danışmanları ve yandaş yazarları eliyle, Cumhurbaşkanı üzerinden ülkemizin bağımsızlığına ve Devletimizin bekasına açıkça kast etmeye başlamışlardır. Bu ahval ve şerait (bu durum ve şartlar) altında, “Pire için yorgan yakılmasına göz yummak ahmaklıktır” gerçeği icabınca, Sn. Cumhurbaşkanına sahip çıkmak ve bu kuşatılmışlık badiresini atlatmasına yardımcı olmak, iz’an ve vicdan ehli her vatandaşımızın tarihi görevi sayılmalıdır.

Evet, Türkiye AKP kafasından, bilerek-bilmeyerek yaptığı tahribatlardan, ülkemizi ve bölgemizi sürüklediği yanlış mecra ve maceralardan mutlaka kurtulmalıdır. Ancak bu değişim; meşru zeminler, hukuki kaideler, demokratik yöntemler ve kesinlikle Milli hedefler doğrultusunda yapılmalıdır. Sn. Erdoğan’ın, günübirlik plansız ve programsız adımları, stratejik derinlikten uzak açılımları, Milli prensip ve projelere dayanmayan ittifak ve irtibatları… Ve hele faizci-rantiyeci ve borca endeksli ekonomi uygulamaları ve teslimiyetçi AB ve ABD politikaları, temelinden ve tümüyle yanlıştır, çünkü bunlarla ülkemizin altı oyulmakta ve geleceğimiz karartılmaktadır. Ancak bunların hiç birisi, Sn. Erdoğan’ın şahsında ülke bütünlüğümüze, Milli birlik ve dirliğimize yönelik saldırı hesaplarını hoş karşılamamıza, gaflet ve dalalete düşüp bunları alkışlamamıza gerekçe oluşturmamalıdır. Ne bazı eski solcuların “Erdoğan Rusya ve İran’a yaklaşıp bizim çizgimize kaymıştır. Bu nedenle sahip çıkılmalıdır” gibi marazlı mantığıyla, ne bazı sağcıların, şahsi ve siyasi gelecek garantisi arayışıyla, ne de AKP iktidarının ve Sn. Erdoğan’ın tahripçi icraatlarına ve tehlikeli irtibatlarına ideolojik kılıflar sarma amacıyla değil; tamamen Milli bir gayretle ve vicdani bir mesuliyetle bu satırlar yazılmıştır. 50 yıllık çileli ve istikametli hayatımız ve 70 kitabımız bu yaklaşımlarımızdaki samimiyetimizin kanıtıdır.

Yakın geleceğimizle ilgili, çok sırlı işaretler ve çok derin ve gizemli alametler içeren bu rüyanın çok daha ibretli yorumları vardır ama, şimdilik gizli tutulması lazımdır. En doğrusunu Cenabı Allah bilip durmaktadır.

Yorum Yaz