Sn. Erdoğan: “Taliban’la görüştük… Bize Kabil Havaalanı’nın yönetim ve denetimini teklif ettiler” bilgisini paylaşmıştı. Aslında bu teklif öteden beri ABD, AB ve NATO’nun bize bir dayatmasıydı. Öyle anlaşılıyor ki, ABD ve Batı; bu tuzak dayatmalarını, şimdi bize Taliban aracılığıyla yaptırma amacındaydı. Oysa Taliban, 31 Ağustos’tan önce bütün yabancı unsurların Afganistan’ı terk etmeleri şartını koşmuşlardı. Bununla: “Ben eski Afganistan Devleti ve Düzeni değilim. Yeni ve ayrı bir İslami Emirlik modeliyim. Önce tüm yabancı unsurlar olarak, bizim irademizle ülkemizi terk edin. Sonra beni bu yeni statümle kabul edin ki, sizinle resmen görüşeyim…” mesajını vermiş olmaktaydı. Ve zaten ABD, Doha’da Taliban’la; “Afganistan İslami Emirliği” sıfatıyla görüşüp anlaşma yapmıştı. Halbuki BM Güvenlik Konseyi, hatta ABD ve AB geçmişte Taliban’ı ve pek çok lider kadrolarını Terör Örgütü ilan ettiklerini açıklamışlardı.
Hatta Türkiye de, Erdoğan’ın Başbakanlığı sürecinde, çıkarılan bir Bakanlar Kurulu kararıyla, BM Güvenlik Konseyi’ne dayanarak 130 kişilik Taliban üyesini ve ilgili bazı şirketlerini terörist saydığını belirtip, bunu Resmi Gazete’de yayımlamıştı. Sorumuz ve kuşkumuz şuydu: ABD’nin kuyruğu gibi, Onun terörist saydığını terörist saymak, sonra dönüp Onun masaya oturup anlaşma yaptığını muhatap almak, hangi bağımsızlık anlayışıyla ve onurlu devlet yaklaşımıyla bağdaşırdı?!
Taliban Bahanesiyle “İslam Şeriatını Şeytanlaştırma” Çabaları Kasıtlıdır!
Bu arada, Haçlı Batılılar ve onların içimizdeki kiralık (hatta gönüllü) uşakları, Taliban’ın katı ve kötü davranışlarını, Müslümanlığın aslı ve orijinal uygulaması gibi gösterip, hâşâ; “İslam Şeriatını Şeytanlaştırma!” çabalarını yoğunlaştırmışlardı. Hatta Batı’da pek çok yazar ve düşünür, “İnsanlığın ve özellikle Hristiyanların beklediği DECCAL, İslami Şeriat kurallarıdır” demeye başlamışlardı. Hatta maalesef, birtakım sözde dindar iktidarları ve İslamcı yazarları da, olaylara ve oluşumlara kendi gözlükleriyle bakmalarını sağlamışlardı. Oysa, hatırlayınız, bunlar Rahmetli Erbakan Hocamızı da, “Dinci, gerici” diye yaftalamış, Mısır ve Suriye’deki İhvan-ı Müslimin’in bile, tamamını terörist saymışlardı. Biz bunların şeytanlıklarına, şımarıklıklarına ve içimizdeki gönüllü ajanlarının şarlatanlıklarına alet olmamak sorumluluğundayız. Bu Siyonist güdümlü emperyalist odakların, Orta Doğu’yu iyice karıştırdıktan sonra, şimdi tüm Orta Asya’yı, hem de Afganistan üzerinden karıştırma planlarına figüranlık yapmamalıyız. İslam’ın aslına sahip çıkmalı, İslam adına yola çıkanların ise, sadece yanlış yaklaşımlarına ve dış bağlantılarına projektör tutmalıyız
TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ: