Şubat 14 14:40

ATATÜRK’ÜN KAPATTIĞI MASONLUK TARİKATI

ATATÜRK’ÜN KAPATTIĞI MASONLUK TARİKATI

Masonluk; bütün yeryüzüne her yönden hâkim olmak ve şeytani saltanatlarını oluşturmak isteyen Siyonist Yahudilerin; başka kavim ve dinlere mensup insanları, kendi amaçları doğrultusunda kullanmak üzere kurdukları gizli ve tehlikeli bir dinsizlik tarikatıdır…

Masonlar; Almanya’da Cermen ve Protestan, Britanya’da İngiliz ve Anglikan, Roma’da İtalyan ve Hristiyan, Türkiye’de milliyetçi ve Müslüman görünen; ama gerçekte, Siyonizm’in sinsi emellerine hizmet etmek üzere, çok özel yöntemlerle seçilip görevlendirilen kimselerdir.

Rotary kulüpleri bu şeytan şebekesinin ilköğretim mektepleri, Lions’lar liseleri, masonluk üniversiteleri gibidir.

Masonluğun gizli olması, onun temel esaslarından biridir. Zira gizlilik terk edildiği an,masonluk da yok olmaya mahkûmdur. Çünkü bunlar, içinde doğdukları toplum ile ahenk içinde hareket etmek için teşkilatlanmış değildir. Ve zaten gizli olmaları, kirli ve tehlikeli olduklarının en açık göstergesidir.

Copin Albencelli’nin belirttiğine göre, Acacia isimli mason mecmuasının kurucusu ve yöneticisi olan Limosin, “masonluğun gizli bir kuruluş olduğunu” 1903’te yapılan bir tartışma sırasında ağzından kaçırmakla, en büyük hatayı işlemiş olduğunu itiraf etmiştir. Daha sonraları bu ifadesini “gizli değil; ama ağzı sıkı bir cemiyet olduğu” şeklinde değiştirmiştir.

Gizlilikse, içinde yaşanılan cemiyete ihanet için daha müsaittir. Bu durumu masonlar çoğunlukla inkâr etmektedir. Genel kaide olan gizliliğin, sadece temel esasları değil; aynı zamanda özel doktrinleri, hususî metotları, günlük tamim, plan ve emirleri de ihtiva ettiğini belirtmek gerekir. İtalyalı meşhur bir mason:

“Üyelerimizi ve dâhili kararlarımızı ilgilendiren hususlarda mutlak gizliliğe dikkat ederiz. Eski törelere ve masonik prensiplere hürmetkârız” demiştir.[1]

Masonların ya da başkalarının localarda görmüş olduğu şeyler, asıl görünmeyenleri gizlemek için tertiplenmiş oyunlardan başka bir şey değildir. Mason yetkililer ve ele geçen belgeler: “Masonluğun dünyanın neresinde olursa olsun aynı olduğunu, hakikatte dünya masonluğunun tek bir loca oluşturduğunu” doğrulamaktadırlar.[2]

Allah’ın varlığını ve ruhun ölümsüzlüğünü ifade eden 1811 Anayasasının 1’inci paragraf, 1’inci maddesini değiştiren ve dinsizliğini açıkça ilân eden Fransız Büyük Şark Locası ile dünya masonluğu arasındaki irtibat devamlıdır. Belçika Şark Locasının 1’inci maddesinde“masonluk uluslararası bir kuruluştur” demektedir. Aynı madde, pek çok ülkenin localarında vardır ve dayanışma garantisiyle dünya localarınca teyid edilmiştir.

Ve zaten Atatürk de, mason localarını “Kökü dışarıda olan bu gizli Yahudi komitesinin emrine girmeye asla razı olamayacağı” için kapattığını söylemiştir.

Dünya hâkimiyeti uğruna yaptığı çalışmaları gizleyebilmek için, Siyonist Musevîlerin mason teşkilâtını birer maske olarak kullandığını gösteren pek çok eser yazılmıştır ve yazılmaya devam edecektir!

Bu yazarların tamamına göre mason teşkilâtı: Tek Dünya Hükümetinin, pek fark edilemeyen, zavallı bir maşasından ibarettir.

İşgal altındaki vatanlarından kaçarak yeryüzüne dağılmış, buralardaki zengin milletlerin servetini, dünyaya olan ihtiraslarından dolayı, ele geçirmiş ve bu karakterlerinden ötürü sürekli horlanmış ve zulme maruz kalmış olan Yahudi Irkı, içlerinden çıkacağına inandıkları son peygamberin öncülüğünde dünyayı ele geçirme hayalini asla yitirmemiştir.

Locaların yıkıcı faaliyetlerde bulundukları bölgelerde yaşayan Yahudilerin, bu tür olaylara karışmadıkları görülmüştür. Beri yandan locaların bulunmadığı ya da kendilerine görev verilmeyen bölgelerdeki anarşik olayları, orada yaşayan Yahudiler üstlenmiştir. Sadece Yahudilerden oluşan bir diğer loca da Roma’dadır. ”Yüksek İhtilâl Konseyi” olan bu loca, dünya localarını sevk ve idare eder!

Modern masonluğun ahlâk anlayışı: ikiyüzlülüğü, yalan söylemeyi, hırsızlığı ve alçaklığın her türlüsünü, Yahudi olmayanlara karşı kullanmayı tavsiye ederken; aynı olayla “Neticeye ulaştıran her şeyin makbul, amaçlarına yarayan her şenaatin mübah olduğu” prensibiyle Kabala’da da karşılaşıyoruz... Kabala; Hz. Musa’dan çok önce, hatta dünyanın yaratılışından bu yana Yahudilerin sözlü olarak elde ettikleri gizli bilgiler ve felsefelere verilen isimdir.

Pougham’ın samimiyetle itiraf ettiği şu sözler de bizi doğrulamaktadır:

“Temel prensibimiz her çeşit dini doğmayı ve manevî bağlantıyı inkâr etmektir. Hareket noktamız, “Hiçliktir”! Metodumuz; yalan söylemek, daima iftira etmektir! Böylece dinlerin yerine dinsizliği, siyasetin yerine anarşiyi koymuş ve ekonomide ise, şahsi mülkiyetin büyümesini ve tekelleşmesini ve Siyonist sermayenin dünyaya hükmetmesini temin etmiş oluruz!.. ” demektedir.[3]

Her çeşit kötülüğe davetiye çıkarmak suretiyle, masonluğun dünyada sebep olduğu isyan, ihtilâl ve harpler; gerçek ilerlemeyi ve medeniyeti kötürüm hale getiren ve tahrip eden yobazlık hareketleridir. Şeytani hürriyetlerin meyveleri olan kötü alışkanlıklar, kutsal kitapların ortadan kaldırmış olduğu putperest ayinlerinin cazibesine Batı insanlarının kolayca kaymasına sebep olmuştur!..

Masonluğun yıkmaya kararlı olduğu iffetli aile hayatı giderek kaybolmakta ve bu konudaki aralıksız çalışmaların sonucu olarak; Batı dünyası gittikçe batağa saplanmaktadır!Emrindeki hükümetlere çıkarttığı “boşanmayı kolaylaştırıcı, zinayı yaygınlaştırıcı” kanun maddeleri sayesinde, aile yaşantısı her geçen günle birlikte daha da zayıflamakta ve zina korkunç şekilde yaygınlaşmaktadır!..

“Tabii Yaşantı” dedikleri hayvani bir hayata, insanlığı yeniden sokabilmek için masonluk; zaten maymundan geldiklerini benimsetmeye kararlıdır. Dini açıdan bakılınca masonluk; insanlığı eski putperestliğe, yani güneşe tapınma, doğaya tapınma, şehvete tapınma ayinlerine geri götürmekle kalmamakta ve baş tacı ettiği maddiyatçılıkla, insanoğlunu mağara devri insanlarının seviyesine indirmeye çalışmaktadır.

Hükümetleri ele geçirmek suretiyle kanun koyma imkânına kavuşan mason teşkilatları, din ve inanma hürriyeti, velilerin çocuklarını diledikleri gibi yetiştirme hürriyeti, başkalarına zarar vermemek şartıyla, herkesin dilediği gibi yaşama hürriyeti gibi en tabiî ve mukaddes hürriyetleri geri alma ve sınırlandırma imkanına da sahip olmaktadır!..

Meselâ, dini kıyafetlerle dolaşmak Meksika’da uzun süreden beri yasaktır. Türkiye’deki başörtüsü yasağı da bu açıdan ele alınmalıdır.

İhtilâlin ardından Fransa’da başarıyla uygulanmış olan pek çok kanun arasında, “devlet okullarından dini eğitimin kaldırılışıyla” ilgili olan kanunun bir benzerini, başka ülkelerde de yürürlüğe koydular. Ülkemizde İmam-Hatip ve Kur’an Kurslarına saldırılması, Mısır ve Medine Üniversitelerinden alınan ilahiyat diplomalarının geçersiz sayılması da, yine dönme ve masonların baskısıyla alınmış kararlardır. Bunun neticesi olarak ABD‘de özel okullarda verilen dini eğitimin kaldırılmasını ısrarla talep etmiş olan mason kuruluşları, çocukları devlet okullarına gitmeye mecbur bırakmıştır.

Mason teşkilatı, dini temsil eden şahıs ve kuruluşlarla alay etmek, onları gözden düşürmek isterken, öte tarafta her türlü ahlâksızlığa ve yıkıcı bozgunculuğa kapılarını açmış ve gerektiğinde onları kanun zoruyla korumaktan çekinmemiştir. Dindarları vatanlarından sürmüş ve hapislerde süründürmüşlerdir!

Amerikan Masonluğunun dinsiz oluşuyla ilgili iddiaları çürütmek için büyük çabalar harcamış olan Lousville’den Birader John J. Stroether sonunda pes etmiş ve şöyle demiştir:

“Fransa, İtalya, İspanya, Portekiz’de olduğu gibi Amerikan Mason Cemiyeti de dine karşı olan siyasi bir kuruluştur.”

İlahi dinlere karşı duymuş olduğu nefreti daha fazla saklamaya lüzum görmeyen masonluk, dinsiz bir tarikat haline dönüşmüştür. Mason Cemiyeti ile Kilise arasındaki düşmanlığın 1891 senesinde doruk noktasına ulaşması üzerine, Fransız Büyük Şark Locasının kendisine bağlı localara gönderdiği emirnamede şu ifadeleri okuyoruz:

Devamını okumak için tıklayınız.

Yorum Yaz