CHP’YE KUMPAS İDDİALARI
VE
MAL VARLIĞI DEDİKODULARI
Ahmet Hocamın dediği gibi: Sorunların uygun çözümlerini bulmak için, doğru sorular üzerinde yoğunlaşmak lazımdı!
Böylesi durumlarda ortaya atılan taşın değil, o taşı atanların peşine takılmalıydı. Bir şeyi gösteren parmağın kendisine değil, o parmağın işaret ettiği yöne-hedefe odaklanmalıydı… Bazılarının “Sarayın solcuları” dedikleri Metin Feyzioğlu, Doğu Perinçek, Öztürk Yılmaz’ın ve bunların finansörü sayılan eski MAO’cu yeni Erdoğan hayranı Ethem Sancak’ın irtibatlarını kovalamalıydı!.. Tamam, kumpas Saray’da değil, CHP merkez binasında tezgâhlanmıştı ama, kimlerin parmağı, kimlerin koltuk altında olduğuna bakmalıydı!?
“Muharrem İnce üzerinden CHP’ye kumpas” ithamları konusunda, bizim aklımıza takılan sorular şunlardı:
1- Sn. Erdoğan’ın “Doğru çıkarsa ben Cumhurbaşkanlığımı koyarım, Sn. Kılıçdaroğlu da yalan çıkarsa Genel Başkanlığı bırakır mı?” gibi hem oldukça aşırı, hem de alâkasız bir tepki koymasının altında ne yatmaktaydı? İnsanın bu denli hırçınlaşması için, oldukça hayati kuşkularının olması lazımdı. Çünkü “iftira”dan çok “irtibat” insanı çileden çıkarırdı!
2- Sn. Kılıçdaroğlu niye yanlış ithamlara ve imalara yol açacak, ölçüsüz ve törpüsüz çıkışlar yapmıştı? Sn. Erdoğan’ın ve yakınlarının haksız mal varlığı konusundaki iddialarının, bu kumpaslarla bir alâkası bulunmakta mıydı?
3- Sn. Erdoğan’ın, bu dedikoduların ve yol açtığı duyarlılıkların hemen arkasından gerçekleştirdikleri günübirlik KATAR ziyaretinin, bütün bu milyarlık avanta(j)lar veya şantajlarla doğrudan veya dolaylı bir irtibatı var mıydı?
4- Ta Amerika’dan kalkıp gelen bir gazeteci, İYİ Parti’ye uğrayıp, Ekonomist bir Milletvekiline; “Erdoğan ve ailesinin 107 milyar dolarlık haksız edinilmiş mal varlığının açıklanması durumunda, hangi sonuçların doğacağını” niye sormuşlardı?
5- Sn. Erdoğan, %50’yi asla bulamayacakları için mi erken seçimden bu denli korkmakta ve hatta HDP’nin “Sine-i Millete dönme” şantajı karşısında paniğe kapılıp siyasi rüşvetler sunulmaktaydı?
Devamı İçin Tıklayınız