Ocak 23 18:09

İMAN ŞUURU VE İRFAN HUZURU

İMAN ŞUURU VE İRFAN HUZURU

Bismillah’ir-Rahman’ir-Rahim

(Dünyada; yarattığı her varlığını ve tüm kullarını esirgeyip koruyan, isyan ve kusurlarına bakmayıp yine ihtiyaçlarını karşılayan ve düzelmesi için mühlet sunan)“RAHMAN”; ve (Ahirette; sadece iman ve itaat ehlini bağışlayıp, sonsuz rahmet ve nimetlerine kavuşturacak;) “RAHİM” (olan) ALLAH’ın adıyla… •Bu işe, ibadet ve imtihan niyetiyle başlamaktayım, •O’nun emir ve hükümleri doğrultusunda bu işi yapıp tamamlayacağım, asla harama ve hilekârlığa sapmayacağım. •Bu işte sadece Allah’ın rızasını, kullarının hatırını ve insanların rahatını ve menfaatini amaçlayacağım. •Bu işi ancak Allah’ın inayetiyle başaracağıma inanmaktayım.

    

İMAN ŞUURU VE İRFAN HUZURU

    

Nur-i Ahed1 olmuş, Suret-i Ahmet2

Muhammed’de meşhur, Siret-i Rahmet3

    

1- Nur-i Ahed: Bir olan Allah’ın nuru.

2- Suret-i Ahmed: Hz. Peygamberimizin yüzünde ve görünüşünde yansıyan İlahi Nurun zuhuru.

3- Siret-i Rahmet: Rahmet hali, merhamet timsali, içyüzü ve manevi özelliği.

    

Manası:

“Ahed”, yani bir olan Allah’ın nuru, Efendimiz Ahmed’de tecelli edip ortaya çıkmıştır.

Cenab-ı Hakk’ın Rahmet sıfatının en meşhur tecellisi Muhammed Mustafa Aleyhisselam’dır…

Açıklama:

Kulhu Vallahu Ehed: “(Ey Resulûm, “Allah’ın nasıl bir varlık olduğunu bize açıkla” diyenlere) De ki: “O Allah, birdir. (Eşi, dengi, benzeri, şeriki, yardım edicisi, ihtiyaç hissettiği, öncesi, ölmesi, acizliği, eksikliği, bilgi yetersizliği ve beceriksizliği asla bulunmayan tek ve gerçek İlahtır.)”

Nur-i Ahed: Bir olan Allah’ın Zât’ı; zamandan, mekândan ve şekilden münezzehtir. Allah (C.C.) Kemâl sıfatı ile muttasıftır. Bilinmemesi bir eksiklik olduğundan Hadis-i Kudsi’de: “Ben bir gizli hazineydim, bilinmeyi murat ettim.” buyrulmaktadır. “Levlâke Levlâk Lemâ Halaktü’l Eflâk” (Sen olmasaydın, Ben âlemleri yaratmazdım.) buyuruyor. Yine başka bir Hadis-i Kudsi’de; Cenab-ı Hak Zülcelâl Hazretleri, Kendi nurundan Efendimiz’in (A.S.) nurunu yarattı ve Zâtında tecelli buyurdu. Efendimizin nurundan tüm varlıkları yarattı. Dünya gözüyle Cenab-ı Hak’kı görmek muhal, ahirette cennetlik kullarına “sözlü bir selam var” diye Yasin: 58. ayette buyrulmaktadır. Ahirette, cennet ehlini selamlayacağını işaret etmektedir. Cenab-ı Hakk’ın Nuru en mükemmel Efendimiz’de tecelli etmiştir.

      

Bil O, Sultan-ı Âzamdır, Kemâline zeval ermez /

Celal-i Kibriyasından, Cemâline hayal ermez /

      

Manası:

(Cenab-ı Hak en yücedir. O’nun mükemmel varlığına ve sıfatlarına hiçbir şey zarar veremez.

Nurunun azameti o kadar yücedir ki, O’nun güzelliğini hiçbir akıl hakkıyla idrak edemez.)

    

Tecelli tahtının Şâhı, Hakikâtın bürhanıdır

Ol Muhammed Mustafa’nın, Her haline sual ermez

      

Manası:

(Kâinatta tecelli eden en yüce Şah Efendimiz, Cenab-ı Hak’kın en büyük delili ve temsilcisidir.

Muhammed Mustafa’nın öyle yüksek hakikatleri vardır ki, bu gerçek akılla değil ancak iman ve irfanla anlaşılır.)

    

Sırr-ı ekberdir Muhammed, Seyyid-ü Kevnü mekân

Nur-i ezherdir Muhammed, Es’ad-ü hinü zaman

      

Manası:

En büyük sır, ve her iki âlemin Efendisidir Muhammed Aleyhisselatuvesselam.

Tüm zaman ve devranların, Nur çiçekleridir ve her asrın arslanıdır Muhammed (A.S.V.)

    

Güneş O nurun katresi, Ay ise zerresidir

Yar-i ekmeldir Muhammed, Sahib-ü Can-u Cinan…

    

Manası:

Güneş O nura göre bir damla, Ay ise zerre hükmündedir.

Gerçek ve en mükemmel yâr ve yardımcımız O’dur. Tüm canların ve cennetlerin Efendisi O’dur.

      

Ahmed Ahad’in zuhuru, Mehdi Muhammed aynası

Necm-i hidayet öğretir, Yüz dört Kitabın manası

    

Manası:

Ahmed Ahad’in nura ve cisme dönmüş hali, Mehdi (Necmi Hidayet) O’nun aynasıdır.

O hidayet yıldızı, 104 kitabın manasının ortak hikmeti ve öğreticisidir. (Hoca-i Kâinattır)

      

Muhammed Mehdiye hizmet, Dünya ve ukba saadet

Vuslat bayramı istersen, Ateş-i aşka yanası…

    

Manası:

Dünya ve ahiretin saadeti Hz. Mehdiye (Din Yıldızına) sadakat ve Onun yoluna hizmettir.

Ona kavuşmak istersen, aşk ateşiyle kavrulmak gerek.

Açıklama:

Cenab-ı Hak Rahmet sıfatıyla da Efendimizde tecelli buyurmuştur. “Ve mâ erselnâke illa rahmeten lil âlemin” buyrulmaktadır. Efendimiz (A.S.) sadece yeryüzüne değil, bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Miraç hadisesinin bir sırrı da, burası olması idi. 250 bin galaksinin ve bilmediğimiz nice âlemleri ziyaret ettiği zaman zarfında; Cenab-ı Hakk’ın zaman içinde zaman yaratması ya da zaman farkıyla, yine bilmediğimiz özel görevlerini ifa etmiştir. Belki bu ziyaretin, bir ömür mesafesi olması da Cenab-ı Hak’kın imkânı dâhilindeydi.

Şunu çok iyi bilmek lazımdır ki; İslam’da en büyük maksat: “Âlemlerin fahr-ı ebedisi, beşeriyetin hakiki Mehdisi, nefs-i nâtıka-i kâinatın (bütün mevcudat ve mahlûkatın aslı ve esası olan) kalbi, hilkatın (mastarı kaynağı) ve gayesi, mevcudatın Efendisi, düşmanlarının tasdikiyle dahi, insanlığın en mükemmeli ve en büyük rehberi, en şerefli şahsiyeti, sözce ve özce en yükseği, ilim ve hikmetçe en erişilmezi, on dört asırdan beri adil ve asil şeriatiyle ve şefaatiyle ve elinde en sağlam şahidi ve delili olan Kur’an-ı Kerim’iyle kâinatı nurlandıran Hazreti Muhammed’i (aleyhisselatü vesselamı) tanımak ve O’na iman ile tabi olup anlamak için irfan tedarik etmektir…”

Bu bir kısmet meselesidir. Ve bu öyle bir irfandır ki, bütün ilimlerin fevkindedir.

Hadisat ve tasavvurattan (yaratılmışlardan ve hayal olanlardan, Zâtı itibarıyla) münezzeh olan… Her Şe’nde kayyumiyet’i zatiyesi meşhud bulunan (yani her hâl ve hadisede, canlı ve cansız her şeyde, göklerde ve yerde sürekli tezahür ve tecelli halinde olan)… Bir şeyi her şey, her şeyi bir şey yapan… Bu âlemlere sonsuz merhametiyle imdad buyuran… Bütün ihtiyaçları giderip doyuran… Vücudu ile mevcut, sıfatı ile muhit, esması ile ma’lum, ef’ali ile zahir, asarı ile meşhud olan Cenab-ı Hak, bilinmesini diledi… Ve Kelime-i Şehadet nurundan Âlemi ve Ademi halk eyledi.

Bütün mevcudat; Besmele’de bulunan ALLAH, Rahman ve Rahim isimleriyle (Esma-i İlahi) vücuda gelip var edilmektedir. Ve de bütün mevcudat; Allah’ın, Cemâl ve Celâl denilen iki kudret parmağının arasında şekillenmektedir.

İsm-i Celâl olan: “ALLAH” Lafzı; ism-i Zattır.

İsm-i Kemâl olan: “ERRAHMAN” Lafzı; ism-i Sıfattır.

İsm-i Cemâl olan: “ERRAHİYM” Lafzı; ism-i Ef’aldır.

Ve Cenab-ı Hak, Hazreti Muhammed (aleyhisselatü vesselam)’a hitaben:

“Küntü kenzen mahfiyyen, fe ahbebtü en u'rafe fe halektül halke li uğrafe bihi.”

Ferman-ı Sübhanisinde:

"Ben gizli bir hazine idim, bilinmekliğimi murad ettim, Zâtımdan Zâtıma vaki olan tecellide, zulmetin mukabili olmayan ve Muhabbet-i İlahimin sureti olan Nurü'l - Envar zahir oldu, ismini "Hamd olunmuş” ma'nasına "MUHAMMED" koydum. Suret-i Subhanimin mazharı ve temsili, Muhabbet-i İlahimin tecellisi oldu. Ve Kendisini Kendime ayine yaptım."buyurur ve sıfatlarının aksini ve gölgesini orada tecelli ettirir.

Yine Cenab-ı Hak, Habib-i Kibriyası hakkında:

"Hüvelleziy ersele resulehu bilhüda ve dinil hakkı liyuzhirehu aleddini küllihi ve kefâ billâhi şehiden"

“Bütün dinlerden (ve düzenlerden) üstün (ve hâkim) kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve Hak Din ile gönderen O’dur. (Bu hükmünü gerçekleştirmek ve kullarının Hak’tan mı bâtıldan mı taraf olduğunu imtihan edip seçmek üzere) şahit olarak Allah (C.C) yeterlidir.” (Fetih: 28) ayetini indirmiştir.

Meal-i âlisi:

"Habibim Muhammedim!

Varidat-i İlahimle Seni teçhiz ettim, vikaye-i İlahimden Sana zırh giydirdim ve Seni böylece âlemlere rahmet olarak gönderdim. Kâfirler patlasa, müşrikler çatlasa, münafıklar çıldırsa, mürtedler sızım sızım sızlasa... Kıvrım kıvrım kıvransa... Yine de Sen, muhakkak galip geleceksin. Ben Senin Azamet-i Ahmedini ila maşaallah devam ettireceğim. Bidayetsiz ezelden, nihayetsiz ebede kadar, Senin sözün geçecek ve hükmün yürüyecektir. Şanın ve namın (beş vakit ezanlarla, okunan Kur’an’larla ve getirilen salavatlarla ve uygulanacak şeriatınla), ebede kadar ilan edilecektir. Dinin ve adalet düzenin; aklen ve ilmen her zaman galip gelecektir. Çünkü hilkatten gaye Sensin. Seni Kendim için, âlemleri de Senin için halk eyledim.

“Hem bütün kâinat, irtidat (ve Seni inkâr) etse, yine mahzun olmaman gerekir. Çünkü Sana ilk iman eden Benim. “Ve kefa billahi şehiden” Senin risaletine, Allah’ın şahid oluşu elbette yeterlidir!..”

Devamını okumak için tıklayınız.

 

Yorum Yaz