İslam düşmanı Siyonist ve Emperyalist odaklar, kendi zulüm ve sömürü sistemlerini yıkacağı kuşkusuyla; “Mehdiyet, Mesihiyet, İslami hâkimiyet ve galibiyet” haberleriyle ilgili rivayetlerin “uydurma ve asılsız” olduğunu yaymak ve mü’minlerin bu umut ve heyecan kaynağını kurutma yoluna başvurmuş ve çeşitli vaat ve vasıtalarla, kiralayıp güdümlerine aldıkları sözde; din adamları ve ilahiyatçılar üzerinden bu kanaati yaygınlaştırmaya çalışmışlardır. Amaçları; Müslümanları köreltip, köleliğe zorlamaktır.
Bazı münafıklar ve marazlı Hoca takımı ise; kurdukları istismar ve suistimal saltanatlarının yıkılacağı, gerçek ve örnek İslam’ın ortaya konulmasıyla, kendi sahtekârlıklarının ve satılmışlıklarının ortaya çıkarılacağı korkusuyla, “Mehdiyet ve Mesihiyet’le ilgili Hadis ve haberleri” inkâr yoluna sapmışlardır.
Bu arada; birtakım tarikat şeyhi veya cemaat lideri de kendilerinin beklenen Mehdi ve Mesih oldukları kanaatini yayıp riyakârlık yaparak, safdil ve gafil insanları sömürü halkalarına bağlamakta, dış odakların ve din düşmanlarının şeytani amaçlarına hizmet sunmaktadırlar. Bağlılarını, imani mes’uliyet ve İslami gayret ve cesaretten uzak; kof ve kolaycı beklentilerle avutup oyalayan bu tipler, Deccal’in ve Süfyan’ın gönüllü ve kiralık elemanları konumundadırlar.
Oysa Hz. Peygamber Efendimiz bir Hadis-i Şeriflerinde: “Başında Benim bulunduğum, sonunda İsa bin Meryem'in, ortasında (sondan önce) Mehdi'nin bulunacağı bir ümmet helâk olmaz.” buyurmuşlardır. (Nesei, Ebi Nuaym)
Hz. Mehdi'nin hizmetleri öylesine önemli ve büyüktür ki, rivayetlerde Onun hilafetinden sadece insanların değil, bütün yer ve gök ehlinin memnun olacağı vurgulanmıştır. Tavus-u Yemenî gibi bazı İslam büyükleri, Onun zamanında yaşamayı çok arzulamışlardır. Şu gerçeği unutmayalım ki; İslam’ı, sadece ahiret diniymiş gibi görmek veya göstermek, bu yüce dini tanımamaktır. Bütün Peygamberlerin sadece ahiret işlerinde değil, dünya işlerinde de insanlığa rehber oldukları gibi, Hz. Mehdi’nin de maddi ve manevi her konuda rehberlik yapacağı, ıslahatını her sahada yaygınlaştıracağı anlaşılmaktadır. Evet, Hz. Mehdi vazifesini sadece imanı tahkim ve takviye sahasında değil; saltanat, hilafet, sosyal hayat ve cihat gibi hayatı kuşatan her konuda yürütmüş olacaktır.
Hz. İsa (AS)’ın yeniden nüzulü ve zuhuru da Hak’tır!
Said ibnu’l Müseyyeb, Ebu Hureyre (RA)’den şöyle dediğini işitmiştir: “Nefsim elinde olan ALLAH'a yemin ederim ki, muhakkak ileride Meryem oğlu İsa sizin içinize adaletli bir hakem olarak inecektir. O zaman O, salibi (Haçı) kıracak, domuzu (yeme adetini) öldürüp (yasaklayacak), cizye vergisini kaldıracaktır. Onun döneminde mal o kadar çoğalacak ki, sadaka ve ikram kabul edecek hiçbir kimse kalmayacaktır. Nihayet bir tek secde, dünya ve dünyadaki her şeyden daha hayırlı olacaktır.” (Müslim-Buhari)
Bunun ardından Ebu Hureyre (RA) şunları hatırlatmıştır: “İsterseniz şu ayeti okuyunuz: Andolsun Kitap Ehlinden, (Hz. İsa yeniden gelip, Deccalizmi devirdikten sonra) ölmeden önce Ona (haklılığına ve Allah’ın zafere ulaştırdığına) inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, O da onların (inkârcı Yahudi ve Hristiyanların ve Müslüman geçinen münafıkların) aleyhine şahit olacaktır.” (Nisa: 159)
Nuru’l-Ebsar müellifi Said Bin Cübeyr: “Müşrikler hoşlanmasalar da Allah bu dini bütün dinlere üstün kılacaktır.” (Tevbe: 33) ayetinin tefsirinde “dini üstün kılacak kişinin, Hz. Fatıma’nın çocuklarından Hz. Mehdi olduğunu” açıklamıştır. Bunun, “O İsa (AS)’dır” diyenlerin sözleriyle de çelişkili olmadığını, zira Hz. İsa’nın, Hz. Mehdi’nin proje ve hedeflerini tamamlayacağını hatırlatmıştır. (Nurül Ebsar, sh:186)
Hz. Mehdi; mücahid, müceddid ve müctehid olduğu içindir ki, aynı zamanda dönemine İslam’ın damgasını vuracaktır. İslam’a yöneltilen hücumları etkisiz kılacak, Şeriat-ı Muhammediyeyi ve Sünnet-i Seniyyeyi ihyaya çalışacaktır. Hz. Aişe Validemizin rivayet ettiği bir Hadis-i Şerifte, bu husus açık açık anlatılır: “Benim vahiy üzere mücadele yaptığım gibi, Mehdi de sünnetim ve sistemim üzere mücadele yapacaktır.”(Ikdü'd-Dürer, Varak: 5b)
Hz. Mehdi, mücadelesini, hem bütün mukaddesleri inkâr fikriyle ortaya çıkan büyük Deccal’a ve Siyonist odaklara; hem de İslam’a ve Kur’an’a savaş açan; dinsiz, yalancı ve din istismarcısı İslam Deccalı Süfyanlara karşı yapacak, bu mücadeleler sonucunda sadık takipçileri onların etkinliğini kıracak ve tahribatlarını tamire başlayacaktır.
Bediüzzaman da Hz. Mehdi’nin, dindar geçinen din istismarcısı Süfyan komitesinin rejim-i bid’akârânesini tamir edeceğini belirterek, Mektûbât isimli eserinde; bu görevin kaba kuvvet ve güç kullanmakla değil, ıslahat ve tamirat yoluyla olacağını vurgulamaktadır. Bununla ilgili Müslim’deki Hadisin sonu şöyle bağlanmaktadır: “İşte O mü'min (Mehdi), âlemlerin Rabbi katında insanların şehadet bakımından en büyük olanıdır.” (Buharî, Fiten: 27, Müslim, Fiten: 112)
Başka bir rivayette ise, Hz. Mehdi’nin Süfyan’la ilgili mücadelesi şöyle aktarılmıştır:
“Süfyan’la Mehdi, yarışa hazır iki at gibi ortaya çıkacaktır. Kâh Süfyanî galip gelir, kâh Mehdi. (Ama zafer Mehdi’nin ve takipçilerinin olacaktır.)” (Nuaym bin Hammad, Kitabü'l-Fiten: Varak: 76a; el-Burhan, v. 92a.)
İşte (Müslüman ve dindar geçinen) ehl-i nifakın başkanı olan ve (dünyalık hırsı ve din istismarıyla) Şeriat-ı İslamiyeyi tahribe çalışan bu müthiş şahsın (Süfyan’ın) meydana getirdiği münafıkâne cereyanı, Âl-i Beyt-i Nebevî’den olan Hz. Mehdi (ve şakirdleri) öldürüp dağıtacaktır. (Bediüzzaman, Mektubat sh. 56)
Bediüzzaman’ın belirttiğine göre Süfyan;
“Yedi yüz sene müddetinde İslamiyet’in ve Kur’an’ın elinde şeref-şiâr, bârika-asa bir elmas kılınç olan Türk milletini ve Türkçülüğü, muvakkaten İslamiyet’in bir kısım şeâirine karşı istimal etmeye çalışır. Fakat muvaffak olmaz, geri çekilir. ‘Kahraman ordu, dizginini onun elinden kurtarır.’ diye rivayetlerden anlaşılıyor.” (Şualar sh: 515)
“Rahmet-i İlâhiyeden ümit kesilmez. Çünkü Cenab-ı Hak, bin seneden beri Kur’an’ın hizmetinde istihdam ettiği ve Ona bayraktar tayin ettiği bu (Müslüman Türk) vatandaşların muhteşem ordusunu ve muazzam cemaatini muvakkat arızalarla perişan etmez. Yine o nuru ışıklandırır ve vazifesini idame ettirir.” (Mektubat: 327)
Cihada kalkıştığında, sağlığında ve vefatında Hz. Mehdi’nin etrafında toplanan sadıkların sayısı oldukça azdır. Ama ihlaslıdırlar, fedakârdırlar, sebatkârdırlar. Yılmak bilmeyen bir azim, korku bilmeyen bir cesaret, ender rastlanan bir feragat ve fedakârlık içerisinde çalışırlar. Evet, onların seçkin ve samimi olanlarının sayıları Bedir Ashabı, yani 313 kişi kadar olup, Talut'la nehri geçenler kadar az, kalpleri uzlaşmış, şehit düşenlerine üzülmeyen, kendilerine katılanlara sevinmeyen kimselerden oluşacaktır. Onlar Allah yolunda kınayanın kınamasından, dedikodusundan korkmayanlardır. Hz. Ali’nin belirttiğine göre, bu insanlar Din ve dava uğrunda hiçbir şeyden sakınmayan, hiçbir menfaate de satılmayan kahramanlardır. Azdırlar ama bir ordu kuvvetinde etkili olacaklardır. Güç ve kuvvetlerini ihlas, sadakat ve tesanüdden alırlar. Onun için “Ne kadar da az olsalar, mânen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli sayılırlar.” “Nice az topluluk vardır ki, Allah'ın izniyle çok topluluğa galip gelir.” (Bakara: 249) ayetinin muhatabıdırlar.
İhlası esas alan, ihlasla zerrenin güneşler kadar büyüyeceğine inanan bu samimi insanlar, Süfyanizm’i yıkmada zorlanmayacaklardır. Arap değil, diğer milletlerden olacak bu yardımcılar (Kıyamet Alametleri sh: 169) her zalime ve hainler ekibine galip gelecek ve muzaffer olacaklardır. Demir gibi kalplere sahip bu insanların diğer önemli bir özellikleri de geceleri âbid, gündüzleri de mücahid olmalarıdır. (Kitabül Burhan sh: 57)
Mehdi’nin ordusu zaman zaman darbelere uğrayacak, çok çetin sıkıntılarla karşılaşacak, hayatına ve rahatına düşkün, mal ve makam hırsı taşıyanlar, çeşitli sebeplerle kendisinden ayrılacaktır. Ama onlar buna aldırmayacak, ayrılanlar da saldıranlar da sadıkları Hak yoldan alıkoymayacaktır. Onlar kendilerinden ayrılanlara rağmen, muzaffer olarak yoluna devam edip Allah’ın izniyle başarıya ulaşacaklardır.
Devamını okumak için tıklayınız.