Ocak 14 00:12

MÜDDESSİR SURESİ’NİN MEALİ

MÜDDESSİR SURESİ’NİN MEALİ

Rahman, Rahim olan Allah’ın adıyla

1- Ey (cübbesine) örtünüp bürünen! (Ve uzlet köşesine çekilen, âlemlere rahmet Peygamberim!) [Not: Müddessir= “Dessar-dış elbise” kökünden: Sarınıp bürünen, saklanıp gizlenen kişiler veya kullanılmadığından pas bağlamış kılıç gibi kesiciler (dasir) anlamına gelir. Şiar ise, vücuda temas eden iç giysi demektir. Bu hitapla, biz Muhammed (SAV) ümmetine, Hakk davayı tebliğ ve temsil için ortaya çıkmamız, kendi köşemize kapanıp kalmamamız gerektiğine işaret edilmektedir.]

2- (Artık) Kalk da uyarıver! (Yakın çevrenden başlayarak insanları İslam'a davet ederek, inanmayanları başlarına geleceklerle korkut ve Kur’ani gerçekleri açıklamak üzere uğraş ve yorul.)

3- Sadece Rabbini tekbir edip yücelt! (Ve O’nun İlahi sıfatlarını anlatıp duyur.)

4- (Bu tebliğ vazifesini yaparken de) Elbiseni, (bineğini, çevreni, dış görünüş ve halini daima) tertemiz tut! (Aleyhinde konuşacak ve bahane arayacak tipleri böylelikle sustur!)

5- (Her çeşit) Pislikten ve çirkinlikten (şirkten, kötülükten, menfaatperestlikten, kalbi ve beyni çürümüş tiplerden) kaçınıp uzak dur! (Haksızlık ve ahlâksızlıkta inat edenlerle, hakikat aşkına Sana biat ve itaat edenleri tanıyıp ayırmaya bak… Cahiliye toplumundan ayrı ve farklı bir cemaat ve çekirdek kadro oluştur!..)

6- (Ey Nebim! Sakın karşılığında) “Daha fazla istekte bulunmak (başa kakmak) için iyilik yapma!” (Yaptığın hizmeti, çektiğin zahmeti ve yüklendiğin külfeti; “bunları başkaları yapamaz, kimse altından kalkamaz, bu iyiliklerimin karşılığı bulunmaz” diye, ibadet ve iyilikleri gözünde büyütme, insanlara minnet etme, onlara sıkıntı verme, az bir şey verip, karşılığında çok şey istemekten uzak dur.)

7- (Ey Nebiyyi Zişan!) Rabbin için sabret. (Çünkü çok zor, zahmetli ve uzun vadeli bir imtihan sürecine girmiş, kâinat çapında önemli ve azametli bir inkılap ve ihtilal dönemine erişmiş ve kutsal elçilik görevine getirilmiş bulunuyorsun. Bütün düşman çevrelere ve şeytani güçlere karşı en büyük dayanağın ve kuvvet kaynağın, sabır, metanet ve dirayettir. İşte bu yüzden Allah yolundaki sıkıntılara göğüs gerip dayanıver ki, zafere ve Rıza-i İlahi’ye ulaşmanın yegâne çaresi ve reçetesi budur.)

8- Çünkü o boruya (sur'a) üfürüldüğü zaman (kıyamet koptuğu ve tekrar diriltilip insanların mahşere koştuğu süreç anlatılmaktadır),

9- İşte o gün, çok zorlu bir gün (olacaktır);

10- (Ve hele) Kâfirler içinse (kıyamet ve mahşer) hiç kolay değildir. (Bunu başlarına gelince anlayacaklardır.)

11- (Ey Nebim!) Kendisini tek olarak (ve yapayalnız) yarattığım (kabirde de tek başına bırakacağım şu adamı) Bana bırak;

12- Ki Ben ona, 'alabildiğine geniş kapsamlı bir mal' (servet kılıp) lütfettim.

13- Göz önünde (çevresinde) hazır (mutluluk kaynağı) çocuklar (verdim).

14- Ve sayısız imkân ve fırsatları önüne serdim.

15- Sonra, daha da arttırmam için tamah eder (doyumsuz istekler dilenirdi).

16- Hayır (bu tıynetteki kimseler rahmetime lâyık değildir); çünkü o, Bizim ayetlerimize karşı "kesin bir inatçı ve itirazcı” kesilmiştir.

17- (Artık) Onu alabildiğine sarp bir yokuşa süreceğim. (Hidayet ve inayetime ulaşmayı zorlaştırıvereceğim.)

18- Çünkü o kesinlikle, düşündü taşındı ve (Kur’an’a ve vicdanına ters) bir ölçü ve düzen (tayin ve) takdir edip (uydurdu).

19- Katlolup kahrolası, nasıl da (bozuk ve bâtıl) bir ölçü (ve ayar) koydu!?

20- Sonra o boynu kopası (Allah’ın hükmü kendisine hatırlatılmasına rağmen hâlâ) nasıl (böyle İslamiyet’e ve insaniyete aykırı) bir ölçü-düzen koyup(savundu)!?

21- Sonra (kendisini Hakka ve hayra çağıran Nebime ve davetçiye şöyle yukarıdan kibirle) bir baktı.

22- Sonra kaşlarını çattı ve yüzünü ekşitip (kalktı).

23- Sonra da sırt çevirip (uzaklaştı) ve büyüklük taslayıp (müstekbir tavrı takındı).

24- Böylece: "Bu sadece, (eskiden beri birbirine) 'aktarılarak öğrenilen' bir büyüdür" diyerek (Peygamberin davetini hafife aldı).

25- "Bu, (uydurulmuş) bir beşer sözünden başkası değildir" (diyerek imandan kaçındı).

26- Ben de onu, cehenneme sürükleyip-atacağım.

27- Cehennem (sakar) nedir, Sen bilir misin? (Anlatayım.)

28- Ne (öldürüp) alıkoyar, ne (serbest) bırakır. (Kâfirler ve zalimleri sürekli azapla kıvrandırır.)

29- (O cehennem, inkârcı ve nankör) Beşere delicesine susamıştır. (Hiç durmadan derileri yakıp kavurmaktadır.)

30- Onun üzerinde on dokuz (âmir melek) vardır.

31- Biz o ateşin görevli memurlarını meleklerden başkasını kılmadık. Ve onların sayısını inkâr edenler için yalnızca bir fitne (konusu) yaptık ki, kendilerine kitap verilenler, şüpheden kurtulup kesin ve yakîn bilgiye varsın, iman edenlerin de imanları artsın; kendilerine kitap verilenler ve iman edenler(böylece) kuşkuya kapılmasın. Kalplerinde bir hastalık olanlar ile kâfirler de şöyle desin: “Allah, bu (gereksiz) örnekle neyi anlatmak istiyor ki?” İşte Allah, dilediğini böyle şaşırtıp-saptırır, dilediğini böyle hidayete erdirir. Rabbinin (çok farklı hizmetlerle görevli milyarlarca manevi-melek-enerji) ordularını Kendisinden başka (hiç kimsenin) bilip (kavraması imkânsızdır). Bu (anlattıklarımız) ise, beşer(insan) için sadece bir zikir (öğüt ve hatırlatmadır).

Devamını okumak için tıklayınız.

Yorum Yaz