Tarih boyunca gelip geçmiş bütün Firavunların, Nemrutların, Şeddatların, zalim kralların ve sapkın sultanların;
a) Halkları ezme ve sömürme sistemlerini,
b) Zulüm ve tahakküm yöntemlerini,
c) Hile ve hıyanet düzenlerini,
d) Haksız ve ahlaksız girişimlerini,
Kendilerine rehber edinen bazı Yahudi hahamları, bütün bu şeytani birikimlerin özeti ve en etkin örneği olarak Siyonist Felsefeyi oluşturmuşlar ve Gizli Dünya Devletinikurmayı başarmışlardır. Yehova diye aslında şeytanı tanrılaştıran ve her türlü mel’aneti meşrulaştıran bu sapkınların en büyük siyaseti; kendilerini gizleyip saklamak, Siyonist merkezler ve hedeflerle ilgili tüm yorumların “bir komplo teorisi’’ olduğunu yaymak ve medya gibi çok çeşitli vasıta ve metotlarla beyinlerini kirletip körelttikleri halkları, buna inandırmaktır.
Siyonist düşünce ve dernekler bugün insanlığın bulaştığı en ağır hastalıkların ve sosyal bunalımların gizli ve sinsi mikroplarıdır ki, bu virüsler tanınmadan; bugünkü ekonomik, siyasi, ahlaki ve ailevi sorunlara doğru teşhis koyma ve uygun tedavi uygulama imkânı bulunamayacaktır. Çağımızda bu korkunç tehlikeyi sezen ve etkin önlem üreten, Sultan Abdülhamit ve cennetmekân Erbakan gibi şahsiyetlerin; hem içeriden kuşatılmaları hem de tarihi girişimlerinde sonuçsuz kalmaları için, her türlü komployla boğuşmak zorunda bırakılmaları, asla bir tesadüf sanılmamalıdır!
“BOP ve Arap Baharı’’ gibi projeler de bir Siyonist planıdır ve asıl hedefte Türkiye vardır.
Afrika ve Asya’daki, başta Türkiye olmak üzere 26 İslam ülkesinin parçalanmasını ve iyice Siyonist merkezlerin avucuna alınmasını amaçlayan BOP ve ARAP BAHARI gibi projelerin de bir Siyonist plan olduğunu görmeden ve bu şeytani planlara figüranlık yapanları bilmeden atılacak bütün adımlar sonuçsuz kalacak ve sadece dış güçlerin (Siyonist ve emperyalist merkezlerin) işine yarayacaktır.
Bazı sapkın Yahudi Hahamlarının şeytani öğretilerden ilham alarak ve ‘’Tanrı Buyruğu’’ diye Tevrat’a sokarak yozlaştırdıkları Kabbala'dan aktarılan şu alıntılar; bu Siyonistlerin gerçek ayarını ve amacını ortaya koymaktadır.
a) Yahudi; yaşayan, şahıslaşmış Tanrı'dır. O dünyevileşmiş uluhiyet makamındadır…
b) Diğer insanlar tamamıyla dünyevi, aşağı ırktandır. Onlar sadece Yahudilere hizmet etmek için yaratılmıştır ve bunun için yaşamaktadır. Onlar (Yahudi olmayanların hepsi) bir nevi düşük ve küçük hayvanlardır.
c) Hahamların hepsi Tanrı olacaktır.
d) Yeryüzünde Tanrı, Yahudi'nin yüz hatlarında kendini aşikâr kılmaktadır.
e) Hahamların sözlerini hor görenler, ölüme müstahaktır. Hahamların sözlerini peygamberlerinkinden üstün tutmak lazımdır. Hahamların sözleri, "canlı" Tanrı'nın beyanlarıdır. Dünya yüzünde hahamların verdiği her karar, Tanrı için bile bir kanun sayılmaktadır.
f) Hahamların hepsi de "Tanrı olacak ve onlara Yehova" denilmesi yaygınlaşacaktır.
Oysa, aslında Kabbala’nın Yehovası; bizzat Şeytandır.
Dünya kaynaklarının uluslararası denetim altına girmesine engel olmak gerekçesiyle ama aslında dünyayı Siyonist sömürü kıskacına almak gayesiyle, ABD; bütün devlet örgütlerinden bağımsız, Siyonist sermaye baronlarının kontrolünde olacağı bir parasal kaynak oluşturdu. 1982 sonlarında ABD Kongresi'nin onayıyla kurulan bu kaynağın adı, NED (National Endowment for Democracy, yani Ulusal Demokrasi Vakfı) oldu. NED'in kuruluş amaçları:
1) Özel sektör girişimlerinin demokratik kuruluşlarını desteklemek,
2) Özel sektör grupları arasında değişimi kolaylaştırmak,
3) Eğitim programları düzenlemek,
4) Kültürel değerler üzerine kurulmuş demokratik plüralizmi benimsemiş kurum ve kuruluşlarla iş birliği yapmak,
5) Bu grupları ortak çıkarlar üzerinde buluşturmaktı.
Bu Siyonist merkezlerin basacağı karşılıksız para (Dolar) NED'e aktarılacak, buradan da diğer kuruluşlara transfer edilecekti. 1978'de, AFL-CIO'ya bağlanan Serbest Ticaret Birliği Enstitüsü'ne 13.8 milyon dolar, Ulusal Amerikan Oda Vakfı'na 2.5 milyon dolar, her bir partinin kuruluşuna 5 milyon dolar verilmişti.
NED'in üç ayda bir çıkardığı özel yayının maliyeti, özel sektör tarafından karşılanmaktadır. Bu derginin yayın kurulu ve NED Yönetim Kurulundan oluşan bir alt komitenin, bütün dünyada geliştirilen demokrasi projelerine temel oluşturması ve ilgilileri düzenli olarak bir arada buluşturması için bir forum oluşturulması önerildi. 1994 yılından beri faaliyet gösteren Demokratik Araştırmalar için Uluslararası Forum'un (International Forum for Democratic Studies) bütçesinin büyük kısmı, özel Siyonist sermaye kuruluşları tarafından karşılanmaktaydı. Bu forumun yardım ve finansmanıyla, Demokrasi Araştırma Merkezini kurmuşlardı.
NED'in yan kuruluşları:
NED (Demokrasi Milli Vakfı)
IRI (Uluslararası Cumhuriyetçi Enstitüsü)
NDI (Ulusal Demokrasi Enstitüsü)
CIPE (Uluslararası Özel Girişimciler Merkezi)
ACILS (Amerikan Uluslararası İşçi Dayanışması Merkezi)
NED'in ilk yöneticilerinden başlamak üzere alt kuruluşları olan IRI, NDI ve CIPE'nin yönetimlerinde, hep CIA'nın ve ABD devlet bürolarının eski memurları görev almıştı. Bu yöneticiler, "CIA'nın örtülü olarak yaptıklarını açıktan yapıyoruz." demekten kaçınmıyorlardı.
NDI'nın bir dönem Türkiye ve Asya sorumlusu olan, CIA'nın eski elemanlarından C. Nelson Ledsky, Türkiye etkinliklerini, Cumhuriyet gazetesinde tam sayfa yayınlanan söyleşide şöyle açıklıyordu: "Farklı zamanlarda, farklı projelerle ilgili çeşitli kuruluşlarla çalışıyoruz. İstanbul'da TESEV, TÜSES, TÜSİAD, Ankara'da Kader, Türk Parlamenterler Birliği, TESAV, Türk Demokrasi Vakfı (...) Bazı meclis komisyonlarıyla da faaliyetlerimiz oldu. Özellikle Anayasa Komisyonuyla ciddi temaslarımız oldu. İlki, Muğla'da MUMİKOM adıyla başlayan Parlamento İzleme Komiteleriyle çalıştık."
NED'in Türk NGO'lara[1] Yaptığı Yardımlar
CIA bağlantılı merkezlerden, proje bedeli kılıfıyla el altından verilen yardımların kanıtlanması mümkün olmamakla birlikte, resmen çeşitli miktarlarda örgütlü çalışma ve stratejik araştırmalaradı altında para yardımları yapıldığı bilinmektedir. ABD Derin Devleti'nin, üçüncü dünya ülkelerine yönelik faaliyetlerde kullandığı, Demokrasi için Ulusal Fon'a (NED) bağlı National Democracy Instute (NDI) tarafından desteklenen TESEV Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Argüden'in, ünlü RAND Şirketi’ne bağlı Rand Graduate School'da doktora yaptığı öne sürülmektedir. Demokratik gelişmelerin teorik ve pratik analizlerini yürütür ve demokratik gelişmeler üzerine bilgi bankası olarak da hizmet verir.
NDI: National Democratic Institute (Ulusal Demokrasi Enstitüsü)
Yönetim Kurulu Başkanlığını ABD Eski Dışişleri Bakanı Yahudi asıllı Madeleine Albright'ın yaptığı NDI, güçlü, dinamik bir sivil toplum oluşturmanın yanında, siyasi süreçte sözde açıklık ve güvenilirliği geliştirmek için Ankara'daki ofis aracılığıyla, yıllardır Türk NGO'larla birlikte Parlamentonun saygınlığını artırmak bahanesiyle çalışmalar yürütmektedir. Bu çalışmalar çerçevesinde halka, seminer ve atölye çalışmaları yapmanın yanında, yabancı uzmanlar getirterek parlamentoda sunular düzenlemektedir. Yani Türkiye’nin ve başka ülkelerin Milletvekilleri böyle yönlendirilmektedir.
Çalışma Yönetmeliği (Code of Conduct), henüz Parlamento gündemine gelmemekle birlikte programın bir parçası niteliğindedir. NDI, Parlamento ve sivil toplum örgütlerine yasama ve politik süreçlerde şeffaflık ve güvenilirlik kılıfı altında bir seri program yürütmektedir. Güya; halkın bilgiye ulaşması, şeffaflığın temininde medyanın rolü, yolsuzluğu en aza indirecek şekilde bilgi işleme hürriyetinin kullanılması bunların bahanesidir. NDI ayrıca sözde, halkın kanunlara katılımını temin ederek gerçekte dış güçlerin belirlediği kanunları Meclis’ten geçirerek; yasama bağışıklılığı konuları dahil anayasa reformu ile ilgili çalışmalar yürütmektedir.
IRI: International Republican Institute (Uluslararası Cumhuriyetçi Enstitüsü)
IRI, farklı ülkelerdeki siyasi parti eğitimleri, koalisyon geliştirme yöntemleri, sivil toplum örgütlemeleri ve yönetimlerin denetimi konularında çalışmaktadır. Seçimlere katılımı arttırma, hükümet kurma ve kendi güdümlerine soktukları insanları medya yoluyla ve çeşitli manipülasyonlarla iktidara taşıma ve böylece Siyonist amaçlarına hizmetçi yapma çabasındadır.
Devamını okumak için tıklayınız.