ABD Başkanı Trump, Venezuela'daki darbe girişimine ilişkin Twitter hesabından bir açıklama yapmış ve "Venezuela'daki durumu, çok yakından takip ediyorum. ABD, Venezuela halkına ve onların özgürlüğüne destek veriyor" ifadesini kullanmıştı.
Darbe girişimini ABD tezgâhlamıştı!
Venezuela'da, 23 Ocak'ta kendini Devlet Başkanı ilan eden Meclis Başkanı, ABD kuklası Juan Guaido, sosyal paylaşım sitesi Twitter üzerinden yayımladığı 3 dakikalık bir videoyla halka ve askerlere sokağa çıkma çağrısı yapmıştı. Guaido, Caracas'taki La Carlota Hava Üssü yakınında, etrafında bir grup askerle çektiği videoyu Twitter hesabından yayımlamıştı. Başkent Caracas'ta bazı askeri birliklerin yolları kestiği, bazı yollarda da askeri araçların gezdiği anlaşılmaktaydı. Venezuela Savunma Bakanı Vladimir Padrino Lopez ise darbe girişimine karşı koyacaklarını belirterek, "Biz silahlı kuvvetler olarak anayasal düzeni savunmaya yemin ettik. Hain darbe girişimi karşısında teyakkuzdayız. Askeri birliklerde olağan dışı bir durum söz konusu değil, herkes komutanların emrindedir" uyarısında bulunmuşlardı.
Venezuela Devlet Başkanı Maduro: ABD, gözlerini Venezuela halkının zenginliklerine dikmiş durumdadır!
Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun, ülkesine ABD ve bölgedeki ülkelerce yöneltilen askeri tehditlere ilişkin, "Eğer Venezuela patates ya da muz üretseydi, emperyalist kasırganın içinde olmazdı. Şunu kabul edelim ki bir ABD imparatorluğu var ve gözlerini Venezuela halkının zenginliklerine dikmiş durumda." değerlendirmesi haklıydı. Maduro, başkent Caracas'taki Devlet Başkanlığı Sarayı Miraflores'te düzenlenen basın toplantısında, ülkesindeki siyasi krize, ABD ve bölge ülkelerinin askeri tehditlerine, insani kriz iddialarına ve ekonomik yaptırımlara ilişkin açıklamalar yapmıştı. ABD ve bazı bölge ülkelerinin, Venezuela'ya yönelik askeri tehditlerinin, ülkesinin petrol, maden ve diğer zenginliklerini kontrol etme isteğinden kaynaklandığını anlatan Maduro, şunları aktarmıştı:"Eğer Venezuela patates ya da muz üretseydi, emperyalist kasırganın içinde olmazdı. Şunu kabul edelim ki bir ABD imparatorluğu var ve gözlerini Venezuela halkının zenginliklerine dikmiş durumda. Bizi aşağıda, arka bahçesi olarak görüyor ve bizim zenginliklerimizi istiyor. Venezuela'da güç sahibi olmak için de bütün bu baskıyı oluşturuyor. Bu yüzden onlar seçim değil, darbe istiyorlar."
Maduro, Venezuela'nın içinden geçtiği süreçte; "Demokrasi, halkın özgürlüğü, egemenlik, toprak bütünlüğü ve barışın tehdit altında olduğunu” vurgulamıştı. Kendini geçici Devlet Başkanı ilan eden Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido ve etrafındaki muhalifleri eleştiren Maduro, "Anayasanın hiçbir yerinde yazmayan paralel ve sanal bir hükümet, kendini demokrasinin üzerine koyuyor" diyerek halka, meşru iktidara destek ve güven çağrısı yapmıştı. Ve sonunda ABD ve kuklası Juan Guaido başarılı olamamışlardı.
Darbe çığırtkanı Haçlı Batı!
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Venezuela ordusunun yüksek rütbelilerine seslenerek, kendini Devlet Başkanı ilan eden muhalif lider Guaido ve taraftarlarını desteklemeleri çağrısı yapmıştı. Yedi Avrupa ülkesi de orduyu darbe yapmaya kışkırtmıştı! Maduro ise erken seçime gideceklerini açıklamıştı.
Yahudi Bolton, Venezuela ordusundaki yüksek rütbeli komutanlara çağrıda bulundu ve“Venezuela ordusunun yüksek rütbeli komutanları, şimdi Venezuela halkının yanında yer alma zamanıdır. Venezuela için anayasayı ve demokrasiyi korumak(!) sizlerin sorumluluğu ve hakkıdır” ifadelerini kullanmıştı. Bolton, Guaido’yu Devlet Başkanı olarak kabul ettiğini açıklayan Venezuela Hava Kuvvetlerinde görevli General Francisco Esteban’a atıf yaparak,“ABD, Venezuela ordu mensuplarına General Yanez’i takip etmeleri ve demokrasiyi savunan barışçıl protestocuları korumaları çağrısında bulunuyor” ifadelerini kullanmıştı. ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence de yaptığı bir açıklamada, “Maduro rejimine son verme zamanı geldi” diyerek askeri kışkırtmıştı.
Haçlı Avrupa’dan, orduya müdahale çağrısı!
Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya, Portekiz, Hollanda ve Belçika’dan oluşan yedi AB ülkesinin, Venezuela’da seçimlere gidilmesi için Maduro’ya tanıdığı sekiz günlük süre doldu. ABD’dense Venezuela ordusuna “anayasa ve demokrasiyi savunmak” yalanıyla harekete geçme çağrısı yapılmıştı. Bizdeki Erdoğan iktidarı ise hâlâ, AB kuyruğunda huzur garantisi aramaktaydı. Venezuela’da yaşanan sıkıntıların bütünüyle mevcut yönetim ve yerli üretim sonucu olmadığını da hatırlatmam şarttır. ABD ‘arka bahçesi’ saydığı Venezuela’ya çok ağır yaptırımlar uygulamaktadır. Ekonomisinin bozuk olması, enflasyonun inanılmaz rakamlara çıkması, halkın temel ihtiyaç maddelerine erişiminin imkânsızlığı, pek çok sağlık malzemesinden mahrum bırakılması da büyük çapta 2015’ten beri uygulanan ağır yaptırımların sonuçlarıdır. Latin Amerika; ABD Merkezi İstihbarat Örgütünün (CIA) cirit attığı bir coğrafyadır. 1950’li yıllardan itibaren CIA; ABD tarafından istenmeyen siyasi kadroların iktidara gelmesini engellemek, iktidara gelmeleri durumunda onları yerinden etmek için bir dizi askeri müdahale yapmıştır. Bunu, o ülkelerin subaylarını bir harp akademisinde eğiterek sağlamaktadır. Akademinin adı ‘School of Americas’ (SoA)… 1948’de ABD gözetimindeki Panama Kanalı bölgesinde açılan okul, sonraları (1984 yılında), Georgia eyaletindeki Fort Benning‘e taşınmıştır. Bugüne kadar o okulda tam 60 bin Latin Amerika subayı eğitilip diploma almıştır. İçlerinden 11’i, ülkelerinde darbe yaparak iş başına gelmeyi de başarmıştır. İlk adı Army Caribbean School iken, sonradan kötü şöhrete ulaşacak adını 1963’te almıştır.
İşte Venezuela ordusunda da, hafife alınmayacak sayıda bu okuldan mezun subay olduğu unutulmamalıydı. Washington; belli ki, o subaylara güvenerek darbeyi planlamıştı. Maduro‘yu devirme görevinin onlara düştüğü, ABD’den yapılan açıklamalarda açıkça vurgulanmış ama hezimete uğramışlardı.
Petrol ve doğal kaynaklara sahip ülkeler, ABD’nin hedefi olmaktaydı!
Peki, ABD Maduro‘yu neden devirmeye çalışmaktaydı? Donald Trump ve yanına aldığı John Bolton ve Mike Pompeo gibi her sorunu askeri yöntemlerle çözme meraklısı kadronun, Venezuela’ya baktıklarında iştahlarını kabartan bir özelliği var. Venezuela dünyanın en zengin petrol rezervlerine sahip durumdadır. OPEC kurucu üyesi Venezuela, ABD kaynaklı kışkırtmalar, ambargolar ve yanlış ekonomik politikalar uygulanmaya başlanana kadar; dünyanın en zengin ve istikrarlı ülkeleri listesinde yer almaktaydı. İşte Maduro muhaliflerinin Washington’a; petrolü ve ülkenin diğer yeraltı kaynaklarını özelleştirme, yani Siyonist sermaye güdümüne verme sözü verdiği konuşulmaktadır. Amerikan petrol şirketlerinin, ülkenin zengin rezervlerinde gözü olduğu açıktı. Ayrıca Venezuela; ABD’ye Ortadoğu’dan çok daha yakın ve kontrolü de sömürülmesi de kolaydı. Bütün rejim değişikliği girişimlerinin, genellikle petrolü olan veya yeraltı kaynakları zengin bulunan ülkelerde gerçekleşmesi bir tesadüf sanılmamalıdır. Bunlardan biri Irak’tır. Diğeri de Libya’dır. Sırada İran vardır. Şu yakınlarda sessiz sedasız ordu eliyle rejim değişikliği yaşanan Cezayir de, petrol açısından (üretici ülkeler arasında 16. sırada) ve doğalgaz (6. sırada) zengini bir ülke konumundadır.
Venezuela düşerse; başka ülkeyi, belki de Türkiye’yi karıştıracaklardı!
“ABD Venezuela’da, askerlerin Maduro‘yu devirmesini, yönetimi ise kendisinin belirlediği bir isme devretmesini dayatmaktaydı. Sokak çatışmalarını kızıştırmakta ve sürecin daha fazla uzamaması için çeşitli seçenekleri devreye sokmaktaydı. Ülkeye asker gönderme tehdidini bile savurmaktaydı. Bu arada, Venezuela’ya destek veren ülkeleri de yaptırım uygulamakla korkutmaktaydı. Bu yöntem Venezuela’da başarılı olursa, hiç kuşkunuz olmasın, başka ülkeler de tehdit altına düşmüş olacaktı.” gibi doğru tespitler yapan yazarın, “Venezuela Devlet Başkanı Nicholas Maduro; matah, makbul-olumlu bir tip değil. Ülkesinin bugün içinde bulunduğu duruma gelmesinde büyük bir payı var. O ülkede yaşasam ve hakkım bulunsa, oyumu ona vermeyeceğim muhakkak. En başta söyledim: Maduro ve rejiminin savunulacak tarafı bulunmamaktadır. Zaten, bu tür yanlışlıklar yüzünden imkân bulanlar, Venezuela’dan ayrılıp komşu ülkelere sığınmaktadır.” diyerek hâlâ suçu Madura’ya yıkma kurnazlığı ve “Biz fazlaca kendi yanlışlıklarımızla meşgul olduğumuz için, dünyadaki bu olumsuz gidişi tam fark edememekteyiz. Dünya, felaket bir dünya olmak üzeredir. Seçim ve yeni parti dışındaki konularla ilgilenmeyenlere uyarı: Felaketiniz olacak bir dünyaya uyanabilirsiniz!” diyerek, AKP iktidarına, dolaylı olarak “ABD ile zıtlaşma” uyarısı, gerçek ayarını ortaya koymaktaydı.
Bay Fehmi Koru, her nedense;
“Saddam’ın da Kaddafi’nin de Maduro’nun da asıl suçları, Amerikan emperyalizmine ve küresel Siyonist sömürü düzenine tam uşaklığa yanaşmamaları ve kafa tutmalarıydı! Zaten, BOP’u da bu maksatla kurmuş ve dindar kahraman birisini Eş Başkanlık (kâhyalık) makamına oturtmuşlardı!?” gerçeğini bir türlü yazamamıştı.
Sudan’da darbe hazırlayan da Batı’ydı!
Sudanlı Araştırmacı-Yazar Mayada Kemal Eldeen, Sudan'da askeri müdahale ile beraber yeni bir süreç başladığını belirterek, "Türkiye, Sudan'da meydanı boş bırakmamalı, oluşan boşluğu başka güçlerin doldurmasına izin vermemeli." çağrısında bulunmuşlardı. Afrika Koordinasyon ve Eğitim Merkezi (AKEM) ve Afrika Araştırmacıları Derneği (AFAM) üyesi de olan Eldeen, Sudan'da gerçekleşen askeri müdahaleye ilişkin AA muhabirine süreçle ilgili kaygılarını aktarmıştı.
Sudan krizi de son 10 senede, bağıra bağıra gelip dayanmıştı!
Oynanan büyük oyunu, Sudan’ın İstanbul fahri konsolosu İş adamı Dr. Zeynel Abidin Erdem bundan 10 sene önce anlatmıştı. “Bak neler olacak” dedikten sonra, 10 yıl içinde olacakları tek tek sıralamıştı. Peki, ama neden geldi Sudan’ın başına bunlar? O yıllar Zeynel Bey’in verdiği bilgi aynen şöyleydi: “Sadece Darfur’daki gaz kaynakları bile Batının iştahını kabartmaya yeter. Darfur, Avrupa’nın 182 yıllık gaz ihtiyacını karşılayacak durumda… Güney Sudan ise zengin petrol yataklarına sahip. Yıllık, yaklaşık 5 milyar varil petrolü var.” Yani?.. Yani dedi Zeynel Bey, “10 seneye kadar çökecekler bu ülkeye...” Demem o ki, olan biteni, “hayat pahalılığı, ekonomi, toplu ulaşım zamları” falan diye izah etmeye çalışan varsa diye hatırlatmak istedim. 10 sene önce ülkede böyle şeyler yokken de yaklaşıyordu yaklaşmakta olan...
İkiyüzlü ABD’den, darbeye destek çağrısı yapılmıştı!
İslâm ülkelerindeki karışıklıkları organize eden ABD, daha önce “yaptırım listesi”ne aldığı darbeci Korgeneral Avad bin Avf yönetimi ve “çeşitli paydaşlarla”, sözüm ona “demokratik geçiş” için önümüzdeki günlerde görüşeceğini açıklamıştı. Sudan Savunma Bakanı Avad bin Avf, ordunun ülke yönetimine el koyduğunu ve 2 yıllık geçiş döneminin başladığını açıklamıştı. Anayasanın askıya alındığını, Başbakanlık, Meclis ve eyalet yönetimlerinin de feshedildiğini belirten bin Avf, 2 yıllık bir geçiş döneminin başladığını vurgulamıştı.
NATO, Siyonizm’in Askeri Kanadıydı!
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, 6 Mayıs'ta Türkiye'ye uğramıştı. Ayrıca ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey James Franklin ise daha önce Türkiye'de ağırlanmıştı.
ABD Dışişleri Bakanlığı, ABD’nin eski Türkiye Büyükelçisi ve eski AB Başkanı Bush’un Özel Güvenlik Danışmanı, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey James Franklin’in 3 gün süren Türkiye ziyaretiyle ilgili açıklama yapmıştı. Açıklamada, Jeffrey'nin beraberindeki heyetle birlikte, Türk yetkililerle Suriye meselesini görüşeceğini vurgulamıştı. Görüşmelerde, ‘Kuzey Suriye'deki istikrar ve güvenliğin sağlanması çağrısının yapılacağı ve DAEŞ'in kalıcı mağlubiyetinin sağlanması gibi, diğer karşılıklı çıkarların da ele alınacağı’ açıklanmıştı. Bu açıklamada, Jeffrey James’in Türk yetkililerle, Suriye’nin kuzeyindeki tampon bölge konusunu da görüşeceğini hatırlatmıştı. Jeffrey,"Bağdat, Erbil ve Türklerle, Ürdün’le ve Suudilerle bütün bu problemlere çözüm bulmak için çalışıyoruz" diyerek; Kürtlere özerk bölge hazırlığını, Türkiye’ye dayatma amaçlarını açığa vurmuşlardı.
Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın; “Avrupa ve NATO için güvenlik sağlıyoruz” itirafında bulunmuşlardı!
Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın; İstanbul Güvenlik Konferansı 2019'un açılışında; Türkiye'nin, Batı güvenlik mimarisinin bir parçası olduğunu vurgulayarak, “Avrupa'nın güvenlik mimarisi içindeyiz, önemli bir rol oynuyoruz, NATO'da ve özellikle kendi paydaşlarımız, müttefiklerimiz ve komşularımız için güvenlik sağlıyoruz” itirafında bulunmuşlardı. “NATO üyesiyiz ve AB'ye tam üyelik için başvurumuzu yaptık. Fakat iki kişi lazım dans edebilmek için. Tek kişi, tek başına tango yapamaz” diyen İbrahim Kalın, Batı uşaklığını resmen ilan etmekten sakınmamıştı.
İbrahim Kalın, İstanbul Güvenlik Konferansı 2019'un açılışında; Türkiye'nin güvenliğinin sadece sınırlarından ibaret olmadığını söyleyerek: “Bizler güvenliği, sadece kendi topraklarımızda değil aynı zamanda komşularımızda, bölgemizde ve küresel olarak tesis etmeye çalışıyoruz. Komşum güven altında değilse, ben de güvende hissetmiyorum.”çıkışını yapmıştı. Türkiye'nin, uzun yıllardır kendi güvenlik problemleri ile uğraştığını belirten Kalın; “Avrupa'nın güvenlik mimarisi içindeyiz, önemli bir rol oynuyoruz NATO'da ve özellikle kendi paydaşlarımız, müttefiklerimiz ve komşularımız için güvenlik sağlıyoruz. Aynı zamanda karşılık da bekliyoruz. Türkiye'nin güvenlik endişelerinin tartışılması, konuşulması ve ciddiye alınması gerekiyor.” diye sızlanmıştı
Mevlüt Çavuşoğlu'nun; “NATO'nun eleştirilerini dikkate almamız lazım”çıkışı!
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye-Polonya-Romanya Dışişleri Bakanları Üçlü Toplantısı’nın ardından yapılan ortak basın toplantısında, “NATO'nun (S-400 konusunda) endişelerini dikkate almamız lazım. Türkiye'nin dikkate almadığını söylemek doğru değil, her zaman hassasız” buyurmuşlardı.
Devamını okumak için tıklayınız.